Fotoğrafla uğraşan pek çok kişinin en büyük hayallerinden biridir, vahşi hayatın içerisinde, hayvanlarla dolu bir bölgede fotoğraf çekmek, o müthiş canlılarla aynı ortamda bulunmak…
Yazı ve Fotoğraflar: Ömer Serkan Bakır
Fotoğrafla uğraşan pek çok kişinin en büyük hayallerinden biridir, vahşi hayatın içerisinde, hayvanlarla dolu bir bölgede fotoğraf çekmek, o müthiş canlılarla aynı ortamda bulunmak… Daha önce sadece bir kez Sri Lanka’da böyle bir deneyim yaşadım. Safari olayının pek ilgi alanım olduğunu söyleyemem. Yani benim en büyük hayalim değildi vahşi hayatın içerisinde bu hayvanları izlemek ve fotoğraf çekmek. Sri Lanka’da Yala Ulusal Parkı’ndaki safari deneyimi de bana pek keyif vermemişti. Ancak Tanzanya’ya gitmeden önce okuduğum pek çok yazı bu fikrimin değişebileceği yönünde ilk sinyalleri verdi.
İstanbul’dan Kilimanjaro’ya…
Bu geziye Tanzanya Milli Parkları’nın (TANAPA) davetlisi ve Prontotour’un organizasyonu ile gittim. Uçuşlarımız ise her zamanki gibi Türk Hava Yolları ile oldu. Türk Hava Yolları Kilimanjaro’yo direkt olarak uçuyor. Uçuş yaklaşık 7 saat sürüyor. Ancak THY konforu bu süreyi rahat geçirmenizi sağlıyor. Gece yarısı vardığımız Kilimanjaro’dan konaklayacağımız küçük bir şehir olan Arusha’ya doğru yola çıktık. Arusha, Serengeti’ye ve Afrika’nın en yüksek dağı olan Kilimanjaro’ya oldukça yakın. Sabah ilk durağımız olan Arusha Ulusal Parkı’na kısa bir yol gittikten sonra vardık. Yetkililerin yaptığı park tanıtımı ve bilgilendirmelerden sonra diğer safari alanlarına göre nispeten daha küçük olan Arusha Ulusal Parkı’nı gezmeye başladık. Burada daha çok maymun, zebra, zürafa, fil ve çeşitli kuş türleri gibi hayvanları gördük. Tabi ilk karşılaşma tam bir heyecan yaratıyor insanda… Bizim ilk gördüğümüz zürafaları çekme anımızı rehberimiz sakince izledikten sonra, “merak etmeyin sonra bunları çekmeyeceksiniz bile” demekle yetiniyor.
Lake Manyara
Ertesi sabah Lake Manyara Parkı’na doğru yola çıkıyoruz. Manyara’ya vardıktan sonra Tanzanya Turizm Departmanı yetkililerinden ekosistem, yaşayan hayvanlar, koruma alanları, yaşam dengeleri, modernleşme gibi konular hakkında bilgiler alıyoruz. Yaklaşık 500 km karelik alanın 200 km karelik bölümünü göl oluşturuyor. Böylece çok çeşitli hayvan popülasyonu görmek mümkün oluyor. Arusha’ya 120 km mesafede olan bu park, diğer alanlara göre oldukça yeşil ve ağaçlık bir alan. Bu park alanında kuru sezonda, bufalo ve fil sürülerini izlemek mümkün. Tabi maymun, zebra ve zürafaları da unutmamak lazım. Manyara Milli Parkı’ndaki göl çevresinde ise yüzlerce değişik kuş türünü ve binlerce flamingoyu görmek ve fotoğraflamak da mümkün. Tanzanya içerisindeki tüm milli parklarda araçlar en fazla 50km hızla gidebiliyor. Yolların dışına çıkmak, hız sınırını aşmak, çöp atmak ve hatta korna çalmak bile yasak…
Ngorongoro Krateri
Sabah erken kalkarak Ngorongoro Krateri’ne doğru yola çıkıyoruz. Burası muhteşem doğası ve ilginç yapısıyla görenleri etkileyen bir yer. Kraterin dibindeki sodalı göl Magadi’de yaşayan binlerce flamingoyu bir arada görebilir ve ilginç kareler çekebilirsiniz. Ngorongoro’da mevsime ve şansınıza göre gergedan, fil, manda, zebra, wildebeest, gazel, impala, aslan, leopar ve çita da görebilirsiniz. Ngorongoro ile Serengeti arasında ciddi bir göç de oluyor. Ancak bu bölgede devamlı su olması ve yaşam için uygun yapısı ile bazı hayvanlar buradan hiç ayrılmıyor.
Serengeti Ulusal Parkı
Serengeti’ye doğru yol alırken havanın yavaş yavaş kararmaya başlaması ile yağmur yağmaya başladı ve hava sıcaklığı epeyce düştü. Serengeti’ye vardığımızda ise hava artık nerdeyse tamamen kararmıştı. Etrafta yüzlerce hayvanın çıkardığı seslerin eşliğinde kalacağımız çadır kampa vardığımızda ise biraz tedirgin olduğumu hemen söylemeliyim. Havanın soğuması, yağan yağmurla oluşan çamur, etrafta hiçbir yeri doğru dürüst görememem ve böyle bir kampta ilk defa kalacak olmanın verdiği heyecanla elimde fenerle kalacağım çadırın önüne geldiğimizde burada 3 gece kalacağımızı tekrar hatırlattılar. Bu pek hoşuma gitmese de günün yorgunluğu ile üzerime biraz kalın şeyler giyip hemen yattım. Ertesi sabah kalktığımda ise kaldığımız yerin gerçekte neye benzediğini yeni doğan güneşin ilk ışıkları ile anlayabildim. Uçsuz bucaksız bir düzlükte, etrafta hiçbir çit ya da engel olmayan lüks bir çadır kamptı burası. Aklınıza küçücük iki kişinin zor sığdığı çadırlar gelmesin lütfen. Benim tek başıma kaldığım çadırda, iki kişilik kocaman iki yatak, bir çalışma masası, sandalye, iki koltuk, sandıklar, kıyafet dolapları ve sehpalar vardı. Yine aynı çadırın ayrı bir bölümünde ise lavabo, tuvalet ve duş bölümleri yer alıyordu. Sabah olduğunda kampın bazı kurallarını bize aktardılar. Kampta doğal olarak su ve elektrik yoktu. Elektrik güneş enerjisi ile sağlanıyordu. Bu yüzden gereksiz tüm lambaların kapatılması gerekiyordu. Odalarda pillerimizi şarj edeceğimiz bir priz ne yazık ki yoktu. Sadece resepsiyon olan çadırda pillerimizi şarj edebilecektik. Çadırın girişindeki çifte katmanlı fermuarların en dıştaki sürekli kapalı tutulmalıydı ki istenmeyen hayvanlar içeri girmesin.
Her çadırın tepesinde bir direğe takılı halde iki küçük su deposu bulunuyordu. Birinde bulunan soğuk su arada bir kontrol edilip yenileniyordu. Ancak duş almak istediğinizde bunu ilgili kişiye söylüyorsunuz ve sıcak suyunuz 5 dakika içerisinde diğer su deposuna boşaltılıyordu. Böylece duş için sıcak suyunuz hazır oluyordu. Tabi bunu da idareli kullanmak gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. Bu çadır kamp esasında Tanzanya’da kaldığımız en iyi yer oldu. Akşam yemekleri o kadar özenli hazırlanıyordu ve o kadar lezzetliydiler ki sanırım bunu anlatmam çok zor. Öğlen yemekleri ise safari esnasında meyve, sandviç, kek türü şeylerle geçiştiriliyordu, ancak buna kimsenin bir itirazı olmaz sanırım. Eğer bir gün Serengeti’de safari yapacak olursanız www.tanzaniabushcamps.com mutlaka göz atmanız gereken alternatiflerden biri.
Göç Yolu
Serengeti Tanzanya’da safari yapmaya gelenlerin ilk uğrak yerlerinden biri. Oldukça popüler olan bu yer kapladığı alan bakımından çok büyük bir milli park… 14.763 km karelik bu ulusal park, Kenya’daki Masai Mara ile birleşiyor ve Doğu Afrika’nın en önemli doğal parkını oluşturuyor. Serengeti’deki ilk sabahımızda çadır kampımızdan sadece 5 dakika uzaklaşmıştık ki geniş bir aslan ailesine rastladık. Bu bizde biraz tedirginlik yaratsa da rehberimiz onların çadır kampımıza gelmeyeceği konusunda bizi ikna etti. Ancak akşam olduğunda gördüm ki sırtlanlar ve domuzlar için aynı şeyi söylemek zor.
Serengeti özellikle wildebeestler açısından çok önemli bir park. Sayıları iki milyondan fazla olduğu söylenen wildebeestler buradaki yaşam için çok önemli bir rol oynuyorlar. Aslan, leopar, çita, sırtlan, akbaba gibi hayvanların besin zincirinde çok önemli yerleri var. Biz de bir gün boyunca epey yorucu olsa da göç rotalarını Kenya’nın içerisine kadar izledik ve bu ilginç hayvanları fotoğrafladık.
Balon Safari
Gezinin en ilginç anlarından biri ise balon safarisi oldu. Önceden rezervasyon yaptırmak şart… Sabahın 5’inde balonların olduğu bölgeye gelip hem şişirilmelerini izliyor hem de güvenlik uyarılarını dinliyorsunuz. Daha önce defalarca Kapadokya’da balonla uçtuğum halde burada göreceklerim beni oldukça heyecanlandırdı. Güneş yavaş yavaş ortamı aydınlatmaya başladığında da 3 balon sırayla havalandı ve Serengeti’nin eşsiz doğasını havadan görme imkanı yakaladık. Tabi balonların hava şartlarına göre gittikleri rota ve farklı mevsimlere göre havadan görülebilecek hayvanlar değişecektir. Biz daha çok su aygırları, zürafalar, zebralar, filler, impalalar, yırtıcı kuşlar ve bir tane de aslan görebildik. Bir saat süren balon safarinin fiyatı, sezona göre değişse de yaklaşık 500 dolar civarında oluyormuş. Uçuş bittiğinde de bizi alıp, büyüklüğü ile kendine hayran bırakan bir ağacın altında ve vahşi doğanın ortasında en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bir kahvaltıya götürdüler. Sanırım alınan ücretin yüksek olmasını müşterilerine böyle anlatıyor olmalılar. Bu son günümüz olduğu için unutulmaz balon safarisi ve ilginç kahvaltıdan sonra Arusha’ya doğru (330 km) yola çıktık. Yolların büyük kısmı oldukça bozuk olduğu için günümüzün çoğu yolda geçti. Arusha’ya vardıktan sonra uçuş saatimize kadar biraz dinlenme fırsatı bulduk.
Bu safari deneyiminin sonunda bazı önyargılarım da kırılmış oldu. Daha önce pek istemem dediğim bu tür geziler ve çekimler için şimdi daha hevesliyim. Afrika’nın güzelliğinin ve çekiciliğinin sanırım yerinde görülmesi gerekiyor. Çünkü bu özel anların hissettirdikleri, televizyonda izlediğiniz belgesellere hiç benzemiyor. Herkesin bu tecrübeyi kendisinin yaşaması gerekiyor.
Notlar:
Vize: Tanzanya için vizeyi havaalanından 50 dolar karşılığında alabilirsiniz. Basit bir form dolduruluyor ve 50 dolar ödeniyor, daha sonra parmak iziniz alınıyor. Eğer çok sıra yoksa yarım saatte işiniz bitiyor.
Sağlık: Tanzanya için internette çeşitli sağlık uyarıları okuyabilirsiniz. Örneğin sarı humma aşısının hala zorunlu olduğu yazılıyor. Böyle bir zorunluluk şu anda yok. Ancak aşı olursanız içiniz biraz daha rahat edebilir sadece. Yanınızda sinek ilacı ve diğer gerekli olabilecek ilaçları bulundurmanızda fayda var. Safari çadırlarında dişlerinizi kapalı sularla fırçalayın.
Yeme-içme: Tanzanya’da safari bölgelerinde genellikle basit birkaç çeşit yemek yapılıyor. Sebzeden çok et yemekleri ağırlıkta. Merak etmeyin, çok seçici değilseniz aç kalmazsınız, buradan konserve falan taşımakla uğraşmayın. İçecek sularınızı mutlaka kapalı petlerden tercih edin.
Araç: Yapılan programa ve kişi sayısına göre araçların büyüklükleri fark edebilir. Tercihen bir araçta en fazla 4 kişi olmaya çalışın. Hatta bu dört kişi de aktif olarak fotoğraf çekecekse, en mantıklısı her araçta iki fotoğrafçının olması.
Ulaşım: Kilimanjaro’ya THY’nin direkt uçuşları ile ulaşabilirsiniz. Arusha ile Serengeti arasındaki yolu da uçakla gitmek isterseniz, küçük uçaklarla Serengeti’ye uçabilirsiniz.
Fotoğraf ekipmanı: Safarilerin vazgeçilmez ekipmanı tabi ki tele objektifler… 300mm veya yukarısındaki bir tele objektif işinizi görecektir. Tabi bir de geniş açıdan başlayıp orta teleye kadar giden bir başka objektif de lazım olacaktır. Yanınızda iki gövde olsun ve bu gövdelere farklı objektifleri takın. Monopod veya tripod araç içerisinde işinize yaramaz. O yüzden yanınızda mutlaka kum torbanız olsun. Gün boyu fotoğraf çekerken ve çadır kamplarda elektrik sorunu olabileceğini düşünüp yanınızda mutlaka yedek pil bulundurun.
Planlama: Eğer, ben safari için doğmuşum, vaktim ve param çok diyorsanız sorun yok. İstediğiniz gibi dolaşabilirsiniz. Ama vaktim ve param sınırlı diyenlerdenseniz size tavsiyem Serengeti’ye daha fazla vakit ayırın.
Ön bilgi: Safariye gitmeden önce mutlaka biraz araştırma yapın. Hayvanların hareketlerini, yaşantılarını ve bölgenin yapısını inceleyin. Size anlatılanları ve uyarıları mutlaka dinleyin.
Mevsim: Safari gezilerinde her mevsimde farklı konular çalışılabilir ve değişik fotoğraflar çekilebilir. Serengeti’de büyük göçü izlemek için Haziran-Ağustos arası en iyi mevsimdir. Mart ayından Mayıs sonuna kadar şiddetli yağmurlar yağar. Bu dönemde etraf daha yeşildir ve turist sayısı daha azdır.
Tur: Tanzanya’ya safari turları ve Prontotour’un kişiye özel hazırladığı programlarla da gidebilirsiniz.
YORUMLAR