Başarılı ve bol ödüllü bir sualtı fotoğrafçısı olan Alp Baranok, sualtı fotoğrafçılığının ilk kuralını, “iyi bir fotoğrafçı olmadan önce iyi bir dalıcı olmanız gerekir” diyerek özetliyor.
Başarılı ve bol ödüllü bir sualtı fotoğrafçısı olan Alp Baranok, sualtı fotoğrafçılığının ilk kuralını, “iyi bir fotoğrafçı olmadan önce iyi bir dalıcı olmanız gerekir” diyerek özetliyor. Nikon Marka Elçileri röportaj dizimizin bu ayki konuğu olan Alp Baranok ile sualtı dünyasını, zorlukları, tavsiyelerini ve ekipman tercihlerini konuştuk.
Sualtı dünyası ile nasıl tanıştınız? Biraz anlatır mısınız? Kendinizi bu konuda nasıl geliştirdiniz?
Sualtı dünyası ile 2005 yılında bir arkadaşımın “Bir dalış eğitmeni arkadaşım var, eğitim alalım mı?” demesiyle başladı. Çocukluğum ve gençliğim Kaptan Cousteau ve Haluk Cecan belgesellerini izleyerek geçti. Yazları da sürekli denizle iç içeydim. O zamanlardan beri dalış yapmayı istiyordum, fakat bir şekilde hep arka plana atmıştım. Arkadaşımın önerisiyle arka plandan bir anda öne çıktı. Hemen dalış okullarını araştırıp, eğitim alabileceğim bir dalış okulu aradım, buldum ve eğitim aldım. Tüplü dalış (Scuba), dalış sayısı arttıkça geliştirilir. Ayrıca çeşitli seviyeleri vardır. En temel dalış eğitimi olan 1 yıldız seviyesinden başlayıp, dalış eğitmenliğine kadar ilerleyebilirsiniz. Bunların hepsinin ayrı ayrı eğitimleri vardır. Ben şu anda 2 yıldız dalıcı ve sualtı fotoğrafçılığı uzmanlık belgelerine sahibim ve bu 2 yıldız sertifika seviyesi sualtında fotoğraf çekmek için yeterli bir seviyedir. Dalış eğitmenliğine girmek istemiyorum. Çünkü dalış eğitmeni olmak demek fotoğraf çekmeyi de unutmak demektir.
Fotoğrafla ilgilenmeniz aynı zamana mı denk geliyor? Başlarda ileride bu iki uğraşı bir araya getirebileceğinizi düşünüyor muydunuz?
Sualtı fotoğrafçılığının ilk kuralı; iyi bir fotoğrafçı olmadan önce iyi bir dalıcı olmaktır. Çünkü suyun altında fotoğraf çekmek kolay bir iş değildir. İki aktiviteyi bir arada yapıyorsunuz. Fotoğraf çekerken üzerinizde taşıdığınız dalış ekipmanına, yüzerliğinize (dalış yaparken suda asılı vaziyette durabilmek) çok iyi hakim olmanız gerekir. Su şartlarıyla (akıntı, derinlik vb) başa çıkabilmeniz, dalış limitlerini bilmeniz ve bu limitleri aşmamanız gereklidir. Aksi halde sualtı yaşamına ve kendinize zarar verebilirsiniz. Şimdi tekrar başa dönelim. Eğitim almaya karar verdiğim dalış okuluna görüşmek için gittiğimde duvarda asılı olan sualtı fotoğraflarını gördüm. Dalış okulu sahibi Tunç Yavuzdoğan’la yaptığım görüşmede kendisinin aynı zamanda bir sualtı fotoğrafçısı olduğunu ve yakın bir zamanda sualtı fotoğrafçılığı eğitimi vereceklerini öğrendim. Sualtı fotoğrafçılığı fikri kafamda işte tam o anda belirdi. O zamana kadar fotoğrafçılıkla bir ilgim yoktu ve hiç eğitim almamıştım. Sadece içimde bir istek vardı. Aslında doğru olmayanı yaptım ve sualtı fotoğrafçılığı eğitimini dalış eğitiminden önce aldım. Fotoğraf bir anda dalışın önüne geçti. Dalış ve fotoğrafçılık paralel ilerledi. Aldığım ilk sualtı fotoğrafçılığı eğitimiyle yetinmedim. Daha sonrasında farklı gözlerden, farklı bakış açılarını yakalayabilmek ve tecrübelerinden faydalanabilmek için Recep Dönmez (kendisini saygıyla anıyorum), Osman Ürper ve Rico Besserdich’ten fotoğrafçılık ve sualtı fotoğrafçılığı eğitimleri aldım. En baştan beri dalış amacım fotoğraf çekmek oldu ve şu ana kadar dalış eğitimlerim dahil bir kez bile makinem olmadan dalmadım. Makinesiz daldığım gün, biliyorum ki belki de hayatımda bir kez karşılaşacağım bir konu denk gelecek ve ben fotoğraflayamayacağım. Hayat boyu üzüntüsünü yaşamaktansa makinem yoksa asla dalış yapmam.
Sualtında fotoğraf çekerken sizi en çok zorlayan konu ne oluyor?
Tüplü dalış sporu kurallar gereği en az iki kişiyle yapılır. Sualtında buddy (dalış eşi) sistemi vardır. Dalış esnasında bir sorun yaşanması durumunda dalış eşleri birbirlerine yardımcı olurlar. Bu yüzden beraber dalış yapacağınız kişiyi ne kadar çok tanırsanız o kadar güvenli ve keyifli dalışlar yaparsınız. Ülkemizde Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) tarafından ve bazı özel sualtı fotoğraf yarışmaları düzenlenmektedir. Bu yarışmalar, shootout dediğimiz yarışma esnasında dalış yaparak fotoğraf çekip, yarışmada çekilen fotoğrafın hiçbir müdahale yapılmadan jüri oylamasına verilmesi şeklinde olur. Yarışma kategorileri Makro, Konulu Makro, Balık, Modelli Geniş Açı ve Modelsiz Geniş Açı şeklinde olur. Yarışmalar sonucu en çok puan alan iki yarışmacı sualtı fotoğraf milli takımımızı oluşturur. Avrupa ve dünya şampiyonalarında ülkemizi temsil ederler. Yarışmada da buddy sistemiyle dalış yapılır. Yarışmalarda seçilecek dalış eşi çok önemlidir. Dalış eşi olacak kişinin en başta fotoğraftan anlaması ve çok iyi bir dalıcı olması gerekiyor. En çok zorlandığım konu ise yarışmalarda dalış eşi bulmak. Sürekli bir dalış eşim yok ve yarışmalarda farklı farklı dalış eşleriyle dalıyorum. Bu durum büyük bir dezavantaj yaratıyor. Modelli geniş açı çekimlerde dalış eşini model olarak kullanırız. Eğer dalış eşiniz fotoğraftan anlarsa ve nasıl bir kompozisyon istediğinizi bilirse ve bunu kolaylıkla uygularsa hiçbir sorun yaşamadan keyifli bir şekilde yarışırsınız. Ama ben her seferinde sıfırdan eğitim veriyorum, anlatıyorum. Bu da benim için fazlasıyla yorucu oluyor.
Sualtı fotoğrafları çekerken hangi ekipmanları kullanıyorsunuz?
Sualtında fotoğraf çekerken DSLR makineler kullanıyorum. Şu an kullandığım kameram Nikon D7200. Sualtında kullanacağınız lensler karadakilere göre sınırlıdır. Ya makro çekersiniz ya da geniş açı. Sualtında arada büyük bir su kütlesi olduğu için zoom lens kullanamıyoruz. Makro çekimler için Nikon 60mm f/2.8 Nano Macro lens kullanıyorum. Geniş açı çekimlerde ise Nikon 10,5mm f/2,8G ED lens kullanıyorum. Çarpanlı makine kullanmayı tercih ediyorum. Özellikle makro çekimlerde faydası oluyor. Tüm bu ekipmanı suyun altına indirmek için ise uzun yıllardır Sea&Sea markasını tercih ediyorum. Kameram için Sea&Sea MDX-D7100 model sualtı kabini (housing), flaş olarak 2 adet Sea&Sea YS-D1 model sualtı flaşı kullanıyorum. Geniş açı veya makro fotoğraf çekmek için nasıl uygun lensi takıyorsak, bunun için de uygun port’u (lensi sudan korumak için kabine takılan parça) kullanmak gerekiyor. Geniş açı için Sea&Sea Compact Dome Port, makro içinse Sea&Sea Makro Port kullanıyorum.
Sualtı fotoğrafçılığına ilgi duyan gençlere neler tavsiye edersiniz?
İlk tavsiyem, önce iyi bir dalıcı olmalarıdır. Ondan sonra mutlaka ama mutlaka sualtı fotoğrafçılığı eğitimi almalarını öneriyorum. Eğitim almadan bu işe kesinlikle başlamamaları gerekiyor. Suyun altına maliyeti büyük olan fotoğraf ekipmanı indiriyoruz. Bilinçsizce yapılacak en ufak hata fotoğraf ekipmanının sular altında kalmasına ve çöp olmasına sebep olabiliyor. Ayrıca yurtdışındaki sualtı fotoğrafçılığını takip etmeleri kendilerini geliştirmek açısından faydalı olacaktır. Son olarak kurallar dışına çıkmadan güvenli dalışlar yapmalarını özellikle belirtmek istiyorum. Zira hiçbir fotoğraf hayatımızdan daha değerli değildir.
Dalmayı en çok sevdiğiniz 5 yer sorsak…
Bu sorunuza Türkiye’den cevaplar vereceğim. Benim için Türkiye’de en canlı deniz Marmara Denizi’dir. Su soğuktur ama canlı çeşitliliği o kadar kirletilmesine rağmen fotoğrafçı için keyif vericidir. Bunun haricinde tatlı su dalışları yapmayı seviyorum. Özellikle Eskişehir’de Sakarya Nehri’nin doğum noktası olan Sakaryabaşı tam bir doğa harikası. Ayrıca yaz tatillerimi Bodrum’da geçiriyorum ve bu yüzden Bodrum’da sık dalıyorum. İzmir Karaburun ve Seferihisar, Antalya Kaş dalış yapmaktan keyif aldığım yerlerin başında geliyorlar. Dalış için ülkemiz sularını tercih ediyorum ve karasularımızda henüz dalmadığım birçok yer var.
Nikon ile ilk tanışmanızı hatırlıyor musunuz? İlk Nikon fotoğraf makineniz hangisiydi? Şu anda hangi modelleri tercih ediyorsunuz?
Nikon’la tanışmam sualtı fotoğrafçılığına başlamamla oldu. Dijital sistemin başlangıç zamanında ilk filmli makinemi almıştım. Nikon’un efsane modeli olan Nikonos V ilk Nikon makinemdi. Amfibik, yani hem karada kullanılabilen hem de herhangi bir sualtı kabinine ihtiyaç duymadan direkt olarak sualtına indirilebilen bir makineydi. Bu makinem halen evimde durur. Daha sonrasında Nikon Coolpix serisinden kompakt bir makine aldım. Bu makine bir süre sonra yetmemeye başlayınca ilk DSLR makinem olan Nikon D80'e geçtim.
Günümüzde dijital teknolojinin gelişimiyle birçok fotoğraf makinesi türü sualtına indirilebiliyor. Son zamanlarda aynasız modeller de büyük ilgi görüyor. Görüntü kalitelerinin iyi olması yanında boyut olarak küçük olmaları da büyük avantaj… Özellikle seyahatlerde taşımak çok kolay oluyor. Bir dalış seyahatine giderken dalış ekipmanları, fotoğraf ekipmanları, kişisel eşyalarınız derken çok fazla eşya ile seyahat etmek zorunda kalıyorsunuz. Fakat ben aynasız sistemlere göre ne kadar büyük de olsa DSLR sistem kullanmaya devam ediyorum. Sanıyorum alışkanlık meselesi…
YORUMLAR