ViewSonic Türkiye sponsorluğunda hazırladığımız “Sizin Fotoğraflarınız” köşesi artık web sitemizde de yayında…
ViewSonic Türkiye sponsorluğunda hazırladığımız “Sizin Fotoğraflarınız” köşesi artık web sitemizde de yayında…
Sizler de “Sizin Fotoğraflarınız” köşesinde yorumlamamızı istediğiniz fotoğraflarınızı bize ulaştırabilirsiniz. info@fotografdergisi.com mail adresine değerlendirilmesini istediğiniz (en fazla 2 adet) fotoğrafınızı gönderebilirsiniz. Her bölümde belli adet fotoğrafı seçerek, genel fotoğraf kuralları çerçevesinde değerlendirip, daha iyi nasıl olabileceğini ve yorumlarımızı sizlerle paylaşacağız.
“Sizin Fotoğraflarınız” köşesinde her sayıda farklı bir konuğumuz yer alarak fotoğraflarınızı değerlendiriyor. Bu sayımızda 19 Mayıs Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nden Prof. Ata Yakup Kaptan fotoğraflarınızı yorumladı. Kendisine katkılarından ötürü teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Büşra Altın
Fotoğraf her ne kadar gerçekliğin betimlenmesi veya bir belge olarak görülse de yüzyılımızda sanatsal ifadenin de bir aracı haline gelmiştir. Bu fotoğrafa iki açıdan yaklaşmak doğru olacaktır. Birincisi yapısal kompozif, ikincisi ise sanatsal fikir. Kompozisyon ögeleri açısından baktığımızda fotoğrafta her ne kadar ufuk çizgisi eğri olarak betimlense de ve bu fotoğrafta bir sorunmuş gibi algılansa da fotoğrafın fikir dili ile ilişkilendirdiğimizde göz ardı edilebilir sorundur. Fotoğraf çerçevesi içerisinde yer alan diyagonal eğriler farklı yönlerde perspektif yanılması yaparak fotoğrafı yapısal olarak hareketlendirmektedir. Ayna yansımanın getirmiş olduğu farklı kaçış açısındaki perspektif, görselde bir nevi gerçeklik yanılsaması sağlanmıştır. Bulutların getirmiş olduğu atmosferik aksiyon ve ölçülü net derinliğinin getirdiği derinlik espası ise konuyu güçlendiriyor. Konusal ve fotoğrafik imge olarak kavramsal bir dili olan fotoğrafın sanatsal olarak da söyleyecek bir sözü olduğunu görüyoruz. Alışılmışın dışında gerçekle, yansımanın oluşturduğu zıtlık etkili bir bakış açısı ortaya koymuş. Her ne kadar koyu pozlanmış olsa da, sıcak-soğuk kontrastlığı renklerde belirginliği artırıyor.
Doğanay Günseven
“Fotoğrafta kaçınılması gereken ilk renk beyazdır” der bir fotoğraf ustası. Beyazın poz değeri ve makinemizin algılayıcı ışık ölçeri beyaz ayarını %15 veya %18 griye göre ayarlaması genellikle sayısal fotoğrafta büyük sorun oluşturur. Bu nedenle makinemizin White-balance (beyaz dengesi) ayarını doğru kullanmamız çok önemlidir. Işığın pozisyonuna göre, poz telafisi değerimizi yani eksi ve artı pozlama değerimizi tam beyazı almak için +1 olarak seçmemiz iyi bir çözüm olabilir. Fotoğrafa gelince tam beyazı görememiş olsak da zor ışık koşulları için hiç de fena olmayan bir sonuç alınmış. Model fotoğraflarında, portre, ifade ve beden dili fotoğrafı güçlü kılan etmenlerden biridir. Bu nedenle doğru çerçeveleme her zaman bu tür fotoğraflar için önem kazanır. Kompozisyon açısından ise modelin merkezden sola doğru sıkışmış olması ve bakış yönün kısıtlanmış olması sağ tarafta gereksiz bir espas (boşluk) oluşturmuştur. Doğru çerçevelemede model merkezin sağında ve fotoğrafik merkez olarak sağ üst ilgi merkezinde kafasının yerleştirilmesi daha doğru olacaktır. Fondaki gölgeler ve perspektif olarak bakış açısından kaynaklanan üstteki gri üçgen ise yapısal bir hareketlilik sağlıyor. Modelin ayak uzvunun eklemlerden kesilmesi ise fotoğraf dilinde pek de kabul gören bir olgu değildir.
Enes Sahan
Fotoğrafta insan her zaman aranan bir ögedir. Ancak bazen insana ait nesneler fotoğrafta gizli bir insan kokusu hissettirir. Bu nesnelerin dili, yaşanmışlıkları, anlamsal katmanları ve biçimleri de bazen fotoğrafa olası bir gizem katar ve merak uyandırır. Bu fotoğraftaki sandalye ve içerisinde bulunduğu mekan fotoğrafı izlenir kılan imgelerden birkaçı. Sandalyenin kompozisyona yerleşimi ve sandalyenin ergonomisine göre dikey çerçeve seçimi nesneyi anlamlı kılıyor. Fotoğrafta gizemi sağlayan ve sandalyeyi öne çıkaran alan derinliği yani arka plandaki fluluk oldukça isabetli. Yine atmosferi güçlendiren pastoral tonlama ve renk grileri ise fotoğrafı güçlü kılıyor. İzleyiciyi fotoğrafın derinliklerine götüren bakış açısıyla oluşan perspektif ve yer tahta kaplamalarının ritmi kadar, derinlik espası da iyi düşünülmüş.
İlker Ayhan
Fotoğrafta konu olarak göze çarpan ilk olgu mimari bir ögenin fotoğraflanmasıdır. Mimari fotoğraflarda genel olarak ölçek, çevre, detay, karakteristik özellikler veya mimari unsurun bütününü gösteren ana olgular fotoğraflanır. Özellikle dış mekan çekimlerinde mimari unsurun mekan içi yerleşimi de önem kazanan ögelerdendir. Bu kıstaslar ölçüsünde baktığımızda fotoğraftaki caminin hangi amaçla çekildiği çok belirgin değildir. Fotoğraf yatay çerçeve içerisine sağdan, soldan ve üstten olmak üzere sıkıştırılmıştır. Mimari unsurun detayları ise alttan oldukça kararsız bir yerden kesilmiştir. Bu nedenle camiinin mimari karakteri çok net görülememektedir. Fotoğrafta keskinlik, tonlama ve doku değerlendirilmesi açısından oldukça doğru bir pozlama seçilmiştir. Her ne kadar sağdan fotoğrafa giren ağaç çerçevede gürültü yaratsa da, net alan derinliği anlamında üçüncü bir boyut ve derinlik espası oluşturmaktadır.
Lale Altıntaş
Eski bir teknenin dramatik ifadesinin imge olarak yerleşimi ve bu dramatik ifadeyi güçlendiren siyah beyaz seçimi ise oldukça yerinde bir karar. Dikey çerçeve kullanımı içerisinde değerlendireceğimiz fotoğrafta kadrajın sıkışıklığı göze ilk çarpan öge. Ufuk çizgisinin hafif eğriliği ve fotoğrafı ortadan bölmesi özellikle dikey kadrajlarda çok tercih edilmeyen bir ögedir. Fotoğrafı dikeyden yatay olarak üç eşit parçaya böldüğümüzde bu fotoğraf için ufuk çizgisinin alttaki 1/3 oranında yerleşmesi doğru bir karar olacaktır. Bu sayede tekneye ait direk çerçeveye sıkışmamış ve gökyüzü boşluğu rahatlamış olacaktır. Her ne kadar tekne çerçeveye yerleşirken kesilmiş olsa da, üzerindeki geometrik yapısal formlar, üçgenler, daireler fotoğrafı hareketlendiriyor. Son olarak gök yüzündeki atmosferin kattığı derinlik, aksiyon ve ters ışık, fotoğrafta grafik bir etki yaratıyor.
Nizam Tınaz
Fotoğrafa ilk bakış da bir flora türünün yakın planda fotoğraflanması olarak görüyoruz. Ancak bu plan, detay ve kapsam açısından fotoğrafın bir makro olmadığını işaret ediyor. Bu nedenle çok da endemik bir flora olmayan bu tür için fikir yürütmek de bütünü görmediğimiz için mümkün olmuyor. Kısacası fotoğraf türü işaret etmesi anlamında kararsız bir çerçeveye alınmış. Ancak fotoğrafta çok doğru kullanılan 1/3 ufuk çizgisi seçimi ve gök yüzüne doğru uzanan bir espas görüyoruz. Bulutun çerçeveye yerleşimi ve fotoğrafa kattığı atmosferik aksiyon oldukça başarılı. Yine fotoğrafa diyagonalden giriş yapan floranın yerleşimi ve fotoğraf diliyle söyleyebileceğimiz şematik etkisi çerçeveyi hareketlendiriyor. Renk doygunluğu ve doğru pozlama kadar, etkili alan derinliği ile arka plan fluluğu fotoğrafı güçlendiriyor.
Osman Dereli
İstanbul fotoğrafları İstanbul’a özgü olan tarih ve şehir estetiğini ortaya koyması açısından oldukça önemsediğim fotoğraflardır. Tarihi yarımada, mimari, yalılar, saraylar, vapurlar, iskeleler, köprüler, kuleler, denizle kucaklaşma ve hepsinden ötesi güneşin bu kadar gülümsediği bir başka şehir de yoktur. Bu nedenle İstanbul şehri çok fotoğraflanan ve nereye baksak gazetede, dergide, TV’de, internette karşımıza çıkan fotoğraflarla doludur. Profesyonel, amatör yüzlerce fotoğrafçı İstanbul’u gece, gündüz, kar, kış, yağmur fotoğraflamış ve en güzel örneklerini izleyicilere sunmuştur. Ancak bütün bunlara rağmen İstanbul yine de fotoğraflanmaya değer rüya gibi bir şehrimizdir. Bu ön bilgi ışığında yukarıdaki fotoğrafı yorumlarsak İstanbul için çokta farklı olmayan bir çerçeveye sahip olduğunu görüyoruz. Gün batımına doğru yatay çerçeve seçimi İstanbul’un sakinliğini ve şiirselliğini vurguluyor. Sol alt ilgi merkezinden bize diyagonal olarak gelen vapurun hareketi, fondaki tarihi kent silueti ve ışıklar, su üstündeki yakamozlar ve pastoral tonlama bu şiirsel etkiyi bütünlüyor. Bakış açısı, fotoğrafın yatay olarak deniz, kara ve gökyüzü yerleşimindeki seçimde kadrajı güçlü kılıyor. Her ne kadar yetersiz ışıktan kaynaklı kumlanmaların yaratığı gürültü ve vapurla yarışan camii mimarisinin tam merkeze yerleştirilmesi olsa da İstanbul izlenesi doyumsuz güzel bir şehir.
Selva Bal
Ne zaman bir müzik aleti veya müzisyen fotoğrafı görsem aklıma HERMAN LEONARD gelir http://hermanleonard.com . Bu ünlü fotoğrafçının müziği duyumsatan ve müzisyenle bütünleşen fotoğrafları gerçekten izlenmeye değerdir. Özellikle çerçeveleme, bakış açısı, siyah beyaz dengesi, ışık yorumu ve leke değeri olarak ders niteliğinde fotoğrafları vardır.
Selva Hanımın fotoğrafına baktığımızda yatay çerçeve seçimi, açık koyu leke değeri, tuşların ritmi ve ellerin hareketi oldukça özenli bir kompozisyonu işaret ediyor. Yine sağ elin fotoğrafa diyagonalden girişi, parmaklardaki tuşlara basıyor izlenimi ve hareketin dondurulması fotoğrafı güçlü kılıyor. Ancak kararsız bakış açısı ile ellerin tam merkeze yakın yerleşimi fotoğrafın kusursuz olmasını biraz sekteye uğratıyor. Sonuç olarak siyah beyaz seçimi, düşünsel kurgusu ve derinliğiyle gelecekte çekilecek güzel fotoğrafları müjdeliyor.
Sibel Zubaroğlu
Fotoğrafta, fotoğrafçının kurguladığı ve konuya müdahil olduğu bir aktif düzenlemeyle karşı karşıyayız. Gün batımı ters ışığında çekilmiş bu fotoğrafta güneşin sert ışığının absorve edilememiş olması gözü rahatsız eden bir patlama olarak karşımıza çıkıyor. Bu sert patlama tüm fotoğrafı etkisi altına alıyor. Fotoğrafta dikey çerçeve seçimi ve modelin tam merkeze yerleşimi ise fotoğraftaki espas faktörünü zorluyor. Bu anlamda sıkışık bir çerçeve ile karşı karşıya kalıyoruz. Yer düzlemi ile gökyüzünün çerçevede tam ortadan bölünmesi daha önceki fotoğraflarda da söylediğimiz 1/3 kuralın uygulanmaması kompozisyonu zorluyor. Bütün bunlara karşın modelin kattığı aksiyon, gün batımı ışığının başakların arasına sızması, tüldeki şeffaflık ve modelin kattığı romantizm izlenmeye değer.
Zeynep Apaydın
Güney Asya’da çekilmiş bu tür fotoğrafları görünce hep aklıma ünlü bir fotoğraf ustasının sözü gelir. “Bu bölge kültürel, natürel ve fotoğrafik öğeler anlamında o kadar zengindir ki; deklanşöre basıp makinayı havaya atın ! tutuğunuzda mutlaka iyi bir fotoğrafınız olacaktır.” Tabi bu espri birazda işin ironik tarafını ortaya koyuyor. Eğer fotoğraf çekmekten ve gezmekten haz alıyorsanız bu bölgeyi mutlaka ve mutlaka gezmenizi öneririz.
Fotoğrafa bakınca ilk olarak karşımıza modellerin yerleşim sıralamasına ve hareketlerine göre doğru seçilmiş bir dikey çerçeve çıkıyor. İç mekan içerisine sızan ve mekanın neredeyse tamamını okşayan dramatik ışık seçimi ise oldukça başarılı. Yumuşak pastoral tonlama ve mekanın otantik etkisi ise izlencesi yüksek bir lirik betimleme ortaya koyuyor. Modellerin etkileyici beden dilleri, bakış/duruş yönlerindeki kontrastlık ve ön plandan başlayıp en arkadaki modele doğru giden sıralamaları ise kompozisyona güç katıyor. Bu yerleşime hareket katan tek kaçışlı perspektif ve mekanın soğukluğunu ısıtan modellerin turuncu kıyafetleri oldukça iyi görülmüş. Her ne kadar kusur olarak görülmese de sol taraftaki kapı ve sağ taraftaki pencere biraz daha kadraj içine dahil edilse acaba nasıl olurdu.
YORUMLAR