Uzun süredir kompakt fotoğraf makineleriyle 320x240, 480x320 veya 640x480 gibi, bugün kulağa komik gelen çözünürlükteki video’lar çekmek mümkündü. Son dönemde ise, DSLR’ların da video çekim kabiliyeti kazanması ile beraber ciddi bir devrim yaşanıyor. DVSLR ve HDSLR gibi kavramları doğuran bu devrim, son derece ciddi bir şekilde en üst düzey profesyonelleri bile hızla etkisi altına alıyor.
Yazar: Aydın Yunusoğlu
Uzun süredir kompakt fotoğraf makineleriyle 320×240, 480×320 veya 640×480 gibi, bugün kulağa komik gelen çözünürlükteki video’lar çekmek mümkündü. Son dönemde ise, DSLR’ların da video çekim kabiliyeti kazanması ile beraber ciddi bir devrim yaşanıyor. DVSLR ve HDSLR gibi kavramları doğuran bu devrim, son derece ciddi bir şekilde en üst düzey profesyonelleri bile hızla etkisi altına alıyor. Öyle ki, en popüler televizyon dizilerinden biri olan House M.D.’nin sezon finalinin, tamamen Canon 5D Mark II kullanılarak çekilmesi, eminim benim gibi birçok kişiyi daha hiç şaşırtmamıştır. Bir kaç bin dolarlık bir fotoğraf makinesi ile milyon dolar bütçeli bir dizi çekilebiliyorsa, amatörlerin de ellerindeki cihazlarının tam potansiyellerini keşfetme zamanı çoktan gelmiş demektir.
Nasıl çalışır?
Akıcı bir video kaydı için standart (ve hatta gerekli minimum), saniyede 24 kare kayıttır. Bu rakam 25, 30 hatta 50 veya 60 olabilir. DSLR’lar bu hızlarda aynayı hareket ettiremezler. Çözüm, Live View yani, Canlı İzleme modudur. Bu sayede ayna yukarıda kalır ve algılayıcı (ve LCD ekrana) sürekli sinyal beslemesi olur. Sahne devamlı olarak LCD’de izlenebilirken, bir yandan da video kaydedilir.
Odaklama
DSLR’ların video kayıt esnasında otomatik odaklama kabiliyetleri yok denecek kadar düşüktür. Bu sebeple çekimden önce otomatik odaklama yapılıp, konuya olan mesafe fazla değiştirilmeden o odak uzaklığında çekim yapılır veya tamamen elle odaklamaya geçilir ve çekim esnasında gerekli görüldüğü yerlerde yine elle odak noktası/noktaları değiştirilir. Trend, özellikle dar alan derinliğinde video’lar çekmek yönünde olduğu için, özellikle Canon 5D Mark II ve Nikon 3Ds gibi Full Frame DSLR’larla çekim yapılıyorsa son derece dikkatli olunmalıdır zira algılayıcı boyutunun alan derinliği üzerindeki etkisi sebebiyle odaklama pek hata affetmez. Kompakt fotoğraf makineleri ve kameralarda kullanılan küçük algılayıcılar kimi zaman objektiften sonsuza kadar yarattıkları alan derinliği ile odak dışı video’lar oluşmasını engellerler ancak elbet bu da yaratıcılığı oldukça kısıtlar.
Algılayıcı boyutu
Büyük her zaman iyidir! Görüntü algılayıcılarda da durum farklı değil. DSLR’ların video konusunda yükselişlerinin en önemli sebebi, geniş objektif yelpazesinin yanı sıra, kameralara oranla çok daha büyük algılayıcılara sahip olmalarıdır. Full Frame DSLR’ların alan derinliği hakimiyetinde sağladıkları özgürlüğün yanı sıra, daha büyük algılayıcı yüzey alanı sayesinde ışığa karşı duyarlılıkları daha yüksektir ve bu da yüksek ISO değerlerinde bile ‘temiz’ görüntüler elde etmeyi sağlar. Böylece, ışıklandırmanın yetersiz veya hiç olmadığı durumlarda dahi son derece başarılı görüntüler yakalanabilir.
Otomatik pozlama çekim esnasında devamlı devrede olur. ‘Otomatik’ kelimesi genelde iyi bir izlenim bıraksa da, sahne değişimleri ve geçişlerde otomatik pozlamanın pozlama değerini devamlı değiştirmesi video’da rahatça farkedilebilir ve rahatsız edici olacaktır. Bu yüzden çekimden önce pozlamayı yapıp kilitlemeniz, anlatılanın aksini özellikle istemediğiniz sürece iyi bir seçim olacaktır.
Enstantane
24fps, 25 fps veya 30fps, hangisi olursa olsun, genel kural, enstantane hızını saniyede kaydedilen kare hızına uydurmaktır. Yani, 24fps kullanılıyorsa, 1/24 enstantane değeri seçilmelidir. Ancak, hareketli sahnelerde, 1/24, 1/30 gibi enstantane değerleri, keskinlik açısından yetersiz kalırlar. Bu sebeple saniyede kaydedilen kare hızının iki katı, yani 25fps’de 1/50, 30fps’de 1/60 enstantane değeri seçilmelidir.
Dosya boyutları ve hafıza kartları
HD görüntü ile DVD’nin yok olması ve Blu-Ray’in doğuşuna sebep olan devasa dosya boyutları, yüksek işlemci gücü, gelişmiş sıkıştırma teknolojileri ve bunlara rağmen geniş depolama alanları ve bir biri ardına gelen kareleri benzer hızda kaydedebilecek hızlı hafıza kartları gerektiriyor. Örnek olarak; Canon EOS 7D’nin .mov formatında kaydettiği 1920×1080 çözünürlükteki 24p video’lar 330MB/dk yer kaplıyor. Kaba bir hesapla, 4GB’lık bir hafıza kartına sadece 12dk video kaydedilebilir. Ayrıca, yaklaşık saniyede 6MB yazma hızına sahip bir hafıza kartı gerekmektedir. Minimumlarla riske girmek yerine, en az 8MB/s yazma hızına sahip 8GB’lık bir hafıza kartı çok daha sağlıklı bir tercih olacaktır.
Post-Prodüksiyon
Çektiğiniz video’ları hemen izlemek isterseniz, fotoğraf makinenizi HDMI bağlantısı üzerinden LCD/plazma ekranınıza bağlamanız yeterli. Sonuç, çok büyük hatalar yapmadıysanız, oldukça tatminkar olacaktır. Çektiğiniz video’ların üzerinde oynamak isterseniz, Adobe Premiere Elements, Corel Video Studio ve benzeri birçok programı kullanabilirseniz. Eğer post-prodüksiyonu fazlasayıla ciddiye alıyorsanız ve çekimler olabildiğince iyi, gerekli iyileştirmeler ancak post-prodüksiyonda olacak gibiyse Final Cut Pro (Mac), Adobe Premiere Pro, Adobe After Effects ve Sony Vegas Studio gibi çok daha ciddi programlara yönelebilirsiniz. Tabi bu progamları hakkıyla kullanmanın ciddi bir öğrenme süreci gerektireceğini unutmayın.
YORUMLAR
Nikon D 7000 video çekimi sırasında otomatik netleme yapıyor ama objektifin netleme sesini kaydediyor.