25 milyon yıllık geçmişi olan ve aynı zamanda dünyanın en derin gölü olan Baykal günümüzde UNESCO tarafından da koruma altına alınmış durumda.
Yazı ve Fotoğraflar: Tulga Ozan
Baykal Gölü, defalarca ziyaret ettiğim Sibirya coğrafyasının en heyecan verici bölgelerinden biri olsa da en çok merak ettiğim, tamamen donduğu 15 günlük döneminde denk getiremediğim bir coğrafya olmuştu. En son 2014 yılında kadim dostum Taylan Barış Kızılöz ile yaptığımız ve “Yolun Açtığı Kapılar” kitabıma konu olan seyahatimiz esnasında ise beklenmedik gelişmeler erken dönmemize sebep olunca Dünya Değişmeden Seyahatleri için programa koymaya karar verdim.
25 milyon yıllık geçmişi olan ve aynı zamanda dünyanın en derin gölü olan Baykal günümüzde UNESCO tarafından da koruma altına alınmış durumda. Tüm Kuzey Amerika kıtasındaki göllerin toplamı kadar su bulunduran bu göl toplam temiz su kaynaklarının da yüzde yirmisini barındırıyor. Yaz dönemindeki muhteşem doğası ise kışın donduğunda başka bir güzelliğe dönüşüyor. Uçsuz bucaksız buzların üzerindeki görseller, mağaralarda çekilen çok özel fotoğraflar bu coğrafyayı unutulmaz kılıyor. Daha önceki seyahatlerimde beyazın beni bu kadar etkilediği sadece Bolivya’nın tuz çölü olmuştu.
Sibirya programımızı tasarlarken birkaç deneyimi birleştirmeyi düşündük. Hem turistik programlarda sürekli gidilen ve Baykal gölünün kıyısında bulunan Litsvianka kasabası, hem Sibirya’nın 7 kutsal bölgesinden biri kabul edilen ve Büryatların kadim köklerini buldukları Olkhon adası, hem de tüm gezginlerin hayallerini süsleyen Trans-Sibirya hattının en güzel tayga manzaralarını görebileceğimiz İrkutsk-Novosibirsk etabı. Bu üç deneyimi de birleştirirken özellikle fotoğrafçılara hitap edecek bir rota yapmayı öngördük.
Moskova aktarmalı olarak Irkutsk şehrine varışımızda ilk günümüzü şehrin sokaklarını ve ahşap mimarisini keşfederek tamamladık. Kurulduğu dönemden itibaren önemli bir ticaret merkezi olan şehir Ruslar açısından da doğunun incisi kabul ediliyor. Sovyet döneminde yapılan toplu konutlar mimariyi biraz deforme etmiş olsa da şehrin belli bölgelerinde eski havasını yakalamak da hala mümkün. Nüfusun genç olmasının da getirdiği hareketlilik şehri Rusya’nın en güzel yerleşimlerinden biri yapmış durumda.
İkinci günün programı ise Baykal gölünün donmuş hali ile ilk teması sağlayacağımız Litsvianka kasabası oldu. Irkutsk’tan bir saatlik araç mesafesi ile ulaşılan bu kasaba yaz döneminde de en çok ziyaret edilen turistik merkezler arasında. Gittiğimizde bizi önceden bekleyen hava yastıklı amfibik aracımız (hovercraft) ile buzların üzerinde yol alırken tüm ekip coğrafyanın havasına giriyor. Türkiye’de ilk defa organize edilen bu deneyim tüm yol arkadaşlarımızı daha ilk günden büyülemeye başlıyor. Drone kamera ile biraz da yukarıdan görüntü almaya başlayınca hepimiz doğanın bu harikasında daha da fazla hayran kalıyoruz. Sadece bizler değil, etrafta kar motoru ile dolaşan farklı milletlerden gezginler, köpek kızakları ile dolaşanlar ve hatta hafta sonu çocuklarını paten yapmak için göle getiren Irkutsk ahalisi ortama daha da canlılık katıyor.
Yemek konusunda ise farklı tatları yakalamak mümkün. Rus mutfağının klasiği borsch çorbası içimizi ısıtırken, sadece Baykal’da yetişen endemik Omul balığını da farklı pişirme şekillerinde veya tütsülenmiş olarak deneyimliyoruz. Büyük porsiyon olarak yapılan mantılar, bilişi diye adlandırılan içi kıymalı hamur ve çiğ börek de her yerde karşımıza çıkan lezzetler arasında. Ancak bu coğrafyaya seyahat edecek olan gezginlerin, en azından bir akşam sushi denemesini de tavsiye edebiliriz. Muhtemelen Japonya’dan sonra halkın en yüksek oranda sushi tükettiği ülke Rusya Federasyonu.
Seyahatin ikinci etabı Olkhon adasına giderken dikkatimi çekmeye başlayan nokta ise hızlı değişim oluyor. İki sene öncesine kadar doğru düzgün tuvalet bile bulunmayan yolda artık temiz yol restoranları açılmaya başlamış ve bu da bölgenin turizm endüstrisinin dikkatini çekmeye başladığının bir göstergesi. Varışımızda ise daha önce hep feribotla geçtiğimiz gölün üzerinde aracımız ile yol almak gene akılda kalıcı izlerden biri oluyor. Ada gezimiz esnasında ise normal araçları bırakıp sert koşullara alışkın mekanik rus minibüslerini tercih etmemiz gerekmekte. 4×4 araçların dahi çıkamadığı yerlere keçi gibi tırmanan bu minibüsler bölge ulaşımı için vazgeçilmez durumda.
Olkhon adasında konaklama bölgesi Khuzir. Bu bölgedeki oteller Irkutsk ve Litsvianka’ya göre daha basit ve ahşap ağırlıklı. Daha az turist buralara kadar 6 saatlik yola katlandığı için diğer taraflardaki gibi lüks oteller daha bu bölgeye ulaşmamış. Ki bahsettiğim lüks ve konfor buralara geldiğinde belki de adanın büyüsü bozulacaktır. Günümüz şartlarında macera arayanın adaya gelmesi ve konfor arayanın Litsvianka tarafına gitmesi de seyahat çeşitliliği yaratmakta.
Adada yapılan gezilerde ise ön plana çıkan olaylar gün doğumu ve batımı esnasında yaşanan manzaralar. Adanın kıyılarındaki manzaralar ise fotoğrafçılar için başka güzel açılar sağlamakta. Farklı deneyim isteyenlerin matkap ile delinen buzda balık tutması, köpeklerin çektiği kızaklar ile yapılan yolculuklar burada da dikkat çeken aktiviteler arasında.
Üçüncü ve son etabımız ise tüm gezginlerin hayallerini süsleyen Sibirya treni ile yaptığımız 30 saatlik etap oldu. Yol boyu tayga manzaraları ve trenden inip binen Ruslar ile sohbetler bu deneyimi de tüm ekibin kâfi derecede yaşamasını sağladı. Klasikleşeceğine emin olduğumuz yeni bir rotayı da ilk defa gerçekleştirmiş olduk.
1-10 Mart 2019 tarihleri arasında düzenlenecek “Rusya: Gerçek Bir Sibirya Deneyimi” gezisi için detaylı bilgiyi burada bulabilirsiniz.
YORUMLAR