İnceleme: Olympus OM-D E-M1 – 1

İnceleme: Olympus OM-D E-M1 – 1

Olympus OM-D E-M1, firmanın efsanevi SLR modelleri olan OM serisinin tasarım ilkeleri korunarak üretilmiş bir model. Görünüm olarak küçültülmüş bir DSLR gibi duruyor ve ele de olabildiğince iyi oturuyor.

İnceleme: Intenso 512GB microSD UHS-I Premium
İnceleme: Lowepro M-Trekker BP150
Olympus OM-D E-M5 II İnceleme

1. Bölüm

Yazı ve Fotoğraflar: Emre İkizler

Olympus, fotoğraf dünyasının en önemli üreticilerinden biri olmasına karşın geçtiğimiz yıla kadar ülkemizde “doğru dürüst” temsil edilmiyordu. Geçtiğimiz yıl Zoom İthalat, Olympus’un Türkiye temsilcisi olarak faaliyet göstermeye başladı ve önemli bir boşluk böylece dolmuş oldu. Fotoğrafın farklı alanlarındaki malzeme üreticilerinin de temsilciliklerini bünyesinde toplamış olan Zoom İthalat’a başarılar diliyorum. 1919 yılında mikroskop üretmek için kurulan Olympus, neredeyse yüz yıla ulaşan birikimi sayesinde özellikle optik konusundaki ürünleriyle haklı bir üne kavuşmuştur. Olympus’un ürettiği tüm ürünlere bakıldığında, aslında optik konusuna odaklanmış oldukları görülür ve firma arada sırada da fotoğraf makinesi üretir… Bu yazımda, 2009’dan beri değişebilir objektifli aynasız fotoğraf makineleri üreten Olympus’un en üst seviyedeki modeli olan OM-D E-M1’i ele alıyorum. Daha önce PEN E-P1 ve OM-D E-M5 ile gönülleri fethetmiş olan Olympus bakalım bu kez de turnayı gözünden vurmayı başarmış mı? Bunun yanıtını öğrenebilmek için yazıyı okumanız gerekecek…

part1 - İnceleme: Olympus OM-D E-M1 - 1

Aynasızlar…

Olympus OM-D E-M1, “ileri amatör” ya da “yarı profesyonel” diye tanımlayabileceğimiz değişebilir objektifli aynasız bir fotoğraf makinesi. Yakın zamana kadar aynasız modeller arasında bu kadar üst düzey ürünler yer almıyordu ve aynasız fotoğraf makineleri pek çok DSLR kullanıcısı tarafından küçümsenen bir grubu oluşturuyordu. Teknolojiyi yakından takip eden birisi olarak DSLR sisteminin çok eskimiş, ağır, hantal, sarsıntılı, gürültülü ve pahalı bir sistem olduğunu düşünüyorum ve artık “pentaprizma+ayna” sisteminin verimsizliğinden kurtulunması gerektiğine inanıyorum. Ben kendi adıma çoktan beridir aynasız sistemleri kullanıyorum ve kesinlikle çok daha hafif ve verimli sistemler olduklarının tanığıyım. Özellikle son bir yıl içinde çıkan modellerin elektronik vizörlerinin yükselen kaliteleri ve artan otomatik netleme hızları ile DSLR modelleri çoktan solladılar. Dolayısıyla aynasız modeller, DSLR kullanıcılarının küçümsemesi değil saygı duyması gereken bir düzeye ulaştılar. E-M1 de, en azından kağıt üstünde, bu sınıfın zirvesinde yer alan modellerden biri konumunda. Ama bakalım gerçekten öyle mi?

İlk bakışta…

Olympus OM-D E-M1, firmanın efsanevi SLR modelleri olan OM serisinin tasarım ilkeleri korunarak üretilmiş bir model. 2012-2013’ün yıldızı olan E-M5 ile aynı genleri taşıdığı hemen anlaşılıyor; yalnızca birazcık daha irileşmiş ve rahat tutulabilmesi için derin bir kabza eklenmiş. Görünüm olarak küçültülmüş bir DSLR gibi duruyor ve ele de olabildiğince iyi oturuyor. Refleks bir modelden daha küçük olan boyutları yüzünden sağ elinizin alt kısmı biraz boşta kalıyor. Tutuşu iyileştirmek adına HLD-7 adlı dikey tutuş kabzasının kullanılmasını öneririm. Hem böylece kamera daha havalı ve büyük görünüyor! Ayrıca ikinci bir pil için yer açıldığından, makinenin pil ömrü uzuyor.

E-M1’i elinize ilk kez aldığınızda, daha önce kullandığınız ya da elinize aldığınız tüm fotoğraf makinelerinden daha yüksek bir malzeme kalitesine sahip olduğunu hemen anlıyorsunuz. Bu, yalnızca bana ait bir yorum değil, yakın çevremdeki tüm fotoğrafçılar aynı görüşte. Gerçekten dokunma duygusu olarak da, sağlamlık duygusu olarak da benzersiz bir deneyim yaşatıyor. Bir başka deyişle, değerli bir kamerayı elinize aldığınızı hemen anlıyorsunuz ve (biraz tuhaf gelecek ama) ona saygı duymaya başlıyorsunuz. Düğmelerin ve çarkların hassas ve kararlı hareketleri de hayranlığınızı arttırıyor.

005 k - İnceleme: Olympus OM-D E-M1 - 1

1/100 sn, f/8, ISO 200, +0.7 poz, 12 mm, JPEG

Kullanım, ergonomi…

Ergonomik olarak kameranın büyüklüğü ve düğmelerin yerleşimi konusunda önemli bir sorun yok. Özellikle çarkların yeri ve hassaslığı mükemmel. Eleştirilebilecek tek nokta, açma-kapama düğmesinin yeri olabilir. Her yazımda belirtmeye çalıştığım gibi, açma-kapama düğmesi sağ elin işaret ya da baş parmağıyla kolay ulaşılabilir bir noktaya konumlanmalı. E-M1’de ise sol elin başparmağına denk gelecek bir şekilde açma-kapama düğmesi sol üst bölüme yerleştirilmiş. İlk başta yadırgadığım, ama biraz zaman geçince alışılabilecek küçük bir sorun olduğunu düşünüyorum.

E-M1’in çok da büyük olmayan gövdesi üzerinde çok sayıda düğme bulunması harika. Böylece sık sık menüye girmek zorunda kalmadan enstantane, diyafram, ISO, beyaz dengesi ve JPEG/RAW gibi işlevlere doğrudan kumanda edebiliyorsunuz. Bu özelliklere doğrudan erişimin, E-M1 dışında ancak çok pahalı olan üst düzey DSLR modellerde mümkün olabildiğini belirtmeliyim. Gövde üzerinde 6 adet çok amaçlı düğme bulunuyor ve bunların her birine ayrı bir işlev yükleyebiliyorsunuz. Minik bir şalter yardımıyla bu düğmelerden ikisine ikinci birer fonksiyon daha yüklediğinizde, aslında elinizin altında 8 farklı işleve doğrudan ulaşmanızı sağlayan düğmeler bulunuyor. Mucize gibi bir şey… Teorik olarak fotoğrafçının doğrudan görüntüye odaklanmasını sağlayan ve menülere girmesine hiç gerek bırakmayan harika bir sistem… Ama ilk deneyimlerinizde değil! Çünkü düğmelerin üzerinde Fn1 Fn2 gibi tanımlamalar yazılıyken (hatta bazı düğmelerin üzerinde hiçbir şey yazmıyorken) “ben Fn1’e hangi işlevi atamıştım?” ya da “ISO neredeydi?” gibi sorunlarla sık sık karşılaşıyorsunuz. E-M1’le birlikte yaklaşık 1 ay geçirdim ve ilk iki hafta boyunca bu sorunlarla sık sık karşılaştım. Belki bu durum benim unutkanlığımla da ilgili olabilir, ama iki haftanın sonunda artık hata yapmadan, hangi tuşun hangi işlevde olduğunu unutmadan son derece seri bir şekilde kamerayı kullanabiliyordum. Yani, uzun sözün kısası, bazı yönleriyle kullanım alışkanlığı isteyen, ama bir kez bu alışkanlığa sahip olduktan sonra çok akıcı bir şekilde kullanılabilen bir model E-M1.

Elektronik bakaç, LCD ekran ve menü…

E-M1’in hem rakiplerinden hem de neredeyse tüm fotoğraf makinelerinden en önemli üstünlüğü, hiç kuşkusuz, sahip olduğu 2,36 milyon nokta çözünürlüğündeki olağanüstü geniş elektronik bakacı. Daha önce böyle bir elektronik bakaç deneyimi yaşamadığınızdan eminim; çünkü bu düzeyde büyütme sunan sunan bir elektronik bakaç yoktu! Bu bir ilk… Görüntünün %100’ünü sunan daha düşük çözünürlüklü ve düşük ışık koşullarında kesik kesik görüntüler sunan elektronik vizör deneyimleri yaşamış olabilirsiniz. Ama hem görüntünün %100’ünü sunan, hem 2,36 milyon nokta çözünürlüğünde, hem 60fps ekran tarama hızı sunan, hem de 0,74 katlık büyütme oranına (yani 1,48 kat büyütmeye) sahip olan bir elektronik bakaç deneyimi yaşamış olamazsınız. Yaşamadığınız için de görüntünün ne kadar rahat takip edildiğini ve gözününüzü neden vizörden ayırmak istemeyeceğinizi anlamanız biraz zor olabilir. Ama kısaca şunu söyleyeyim, bu kadar geniş ve büyük bir bakaç görüntüsünü yalnızca Canon 1Dx’de bulabilirsiniz!!! Yani yaklaşık 4 kat daha pahalı ve 3 kat daha ağır bir modelde!!! Ne kadar iyi bir görüntü olduğunu siz hayal edin…

E-M1’in arka bölümünde 3 inçlik yüksek çözünürlüklü (1,04 milyon nokta) ve yukarı-aşağı hareket edebilen dokunmatik bir ekran bulunuyor. Olası yanlış temas durumuna karşı gerektiği zaman kapatılabilen dokunmatik özelliği, tripod üzerindeki kullanımlarda son derece kullanışlı. Hareketli ekran gerçekten de çok alçak ve çok yüksek çekim yüksekliklerinde hayat kurtarıcı bir işleve sahip. Elektronik bakaçtan LCD ekrana geçişi sağlayan sensörü mutlaka aktifleştirin; böylece iki ekran arasında anında geçiş yapabiliyorsunuz ve pil tüketimini azaltıyorsunuz.

002 k - İnceleme: Olympus OM-D E-M1 - 1

Gövde üzerinde çok sayıda düğmenin varlığının, sık sık menüye girme zorunluluğunu ortadan kaldırdığını söylemiştim; iyi ki de öyle… Çünkü E-M1’in menüsü, görüp görebileceğiniz en uzun ve de karmaşık menü! Ortalama bir DSLR menüsünün tam 4 katı uzunluğunda! Her türlü ayrıntının düşünüldüğü bu menüyü kullanmanın, yeni başlayanlar için çok karmaşık olabileceğini düşünüyorum, ama bunun benim gibi deneyimli bir kullanıcı için bir zevk olduğunu da belirtmeliyim. Menünün upuzun olmasının ötesinde, seçilen her işlev için yeni seçenekler ortaya çıkması, (en azından alışma aşamasında) menü ile uzun bir zaman geçirmenizi zorunlu kılıyor. Ama yine de bu kadar yetkin bir menünün parmaklarınızın altında olduğunu bilmek ve başka hiçbir fotoğraf makinesinin sunmadığı bazı özel işlevlere sahip olmak, tanımlanması güç bir keyif ve üstünlük duygusu yaşatıyor… Bu arada çok sayıda dil seçeneği arasında Türkçe’nin de var olduğunu bilmenizi isterim.

Canlı izleme, netleme ve video…

“Bu kadar güzel bir elektronik bakaç varken LCD ekranı ne yapayım” diye düşünmeyin. Farklı çekim açıları, video kullanımı ve uzun süreli pozlandırmalar sırasında hareketli bu ekran çok işe yarıyor. Özellikle uzun süreli pozlandırmalar sırasında canlı izleme modunda bu ekrandan görüntünün yavaş yavaş belirginleşmesini izlemek çok şaşırtıcı. Bu özellik, beni çocukluğumdaki ilk karanlık oda deneyimlerime geri götürmesi bakımından da nostaljik bir duygu yaşattı. Gerçekten ilginç ve yararlı bir özellik.

007 k - İnceleme: Olympus OM-D E-M1 - 1

1/640 sn, f/8, ISO 200, 40 mm, JPEG

E-M1’in otomatik netleme yeteneklerine ayrı bir parantez açmam gerekiyor. Biliyorsunuz, DSLR fotoğraf makineleri otomatik netleme yapmak için “phase detect” (faz algılayan) netleme sistemlerini kullanır. Bunlar, “netsizlikten kaçmaya çalışan” ama oldukça hızlı sistemlerdir; öte yandan mutlak netliği yakalama konusunda da zaman zaman tutarsız olabilmektedirler. Aynasız modeller ise genel olarak “contrast detect” (kontrast algılayan) adıyla bilinen netleme sistemlerini kullanırlar. Bunlar, “net olanı yakalamaya çalışan” ama çok hızlı olmayan sistemlerdir. En güzel özellikleri ise son derece tutarlı olmalarıdır. E-M1 ise her iki netleme sistemini de kullanan (bildiğim kadarıyla) ilk kamera. Algılayıcı üzerine yerleştirilmiş olan 37 noktadan netleme yapabilen “phase detect” sistemine ek olarak 81 noktadan netlik yapabilen “contrast detect” sistemi de görev yapıyor. Sistem, kullanıcı tercihlerine göre seçilebildiği gibi, duruma ve kullanılan objektife göre hangisinin kullanımının daha avantajlı olabilebileceğine otomatik olarak da karar verebiliyor. Sonuç olarak, E-M1 olağanüstü hızlı netleyebilen bir kamera. Tek çekimde 0,15 saniye gibi bir sürede netlik yapıp fotoğraf çekilebiliyor! Sürekli çekimde ise saniyede 6,5 karelik bir hızda otomatik netleme yapılarak çekim gerçekleştirilebiliyor. Eğer sabit netleme yaparsanız, E-M1 saniyede 10 karelik bir çekim hızına çıkabiliyor.

E-M1, bir fotoğraf makinesi olduğu kadar aynı zamanda yüksek kalitede videolar da çekebilen bir video kamera. 1080p çözünürlüğünde 30fps kayıt hızında video çekebiliyor. Çekim sırasında pek çok değeri değiştirebilmeye izin vermesi, ayrı bir video deklanşörüne sahip olması ve MOV formatında kayıt yapabilmesi kullanışlılığı arttırıyor. Çok hızlı olan otomatik netleme işlevi zaman zaman farklı nesnelere netleme yapsa da, genel olarak çok yararlı. 5 eksenli görüntü sabitleme özelliği video da kullanılabiliyor ve işe yarıyor. Video konusunda bir uzman sayılmam, ama çektiğim videoların görüntü kalitesinin çok iyi olduğunu söyleyebilirim…

2. Bölüm için tıklayın!

YORUMLAR

WORDPRESS: 0