Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca kompakt sınıfın üstünde yer alan makinelerde, ayna mekanizması ile ilgili birçok gelişme yaşandı. Şimdilerde “aynasız makine”, “kısmi geçirgen sabit aynalı makine” gibi tanımlar görüyoruz. Bir de normal “aynalı” makinelerimiz var. Bir karmaşa ortaya çıkmış gibi görünüyor. Sony’nin dSLT tanımını gündeme getirmiş olmasını fırsat bilerek bu karmaşayı biraz olsun çözümleyelim.
Yazar: Gökhan Korkmazgil
Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca kompakt sınıfın üstünde yer alan makinelerde, ayna mekanizması ile ilgili birçok gelişme yaşandı. Şimdilerde “aynasız makine”, “kısmi geçirgen sabit aynalı makine” gibi tanımlar görüyoruz. Bir de normal “aynalı” makinelerimiz var. Bir karmaşa ortaya çıkmış gibi görünüyor. Sony’nin dSLT tanımını gündeme getirmiş olmasını fırsat bilerek bu karmaşayı biraz olsun çözümleyelim.
Eskiden her şey kolaydı. Bir kompakt makinemiz varsa bilirdik ki içinde ayna yok, fotoğrafı çekilecek nesneyi biz bir bakaçtan görürüz, sensör de objektiften görür. Ya da bir DSLR makine sahibiysek, bilirdik ki sensörün önünde bir ayna var, biz de, sensör de objektif içinden gelen ışınlar ile görürüz. Daha doğrusu, ayna yerindeyken biz görürüz, deklanşöre bastığımızda ayna kalktığında pozlama süresi boyunca sensör görür.
Şimdilerde, bu ayna etrafında bir dizi teknolojik gelişme izleniyor. Önce, DSLR benzeri kompakt makineler ortaya çıktı. Gövde yapısıyla DSLR’lere benzeyen, ancak ayna ve optik bakaç barındırmayan “süperzum” da dediğimiz bir grup makine bu. Daha sonra, yine aynayı ortadan kaldırıp yerine bir elektronik bakaç koyan sistem makineleri üretildi. Öyle ki, kompakt desek değil, DSLR desek değil, yeni bir sınıf makine oldu bunlar. Son olarak Sony hareketsiz kısmi geçirgen ayna kullanan Alfa serisi gövdelerini tanıttı. Ve bu makinelere DSLR’lerden farkını vurgulamak amacıyla “dSLT, digital Single Lens Translucent” demeye başladı.
Makine içindeki aynanın yok edilmesi ya da hareketsiz kalması neden bu kadar önemli, bunu tartışmadan önce aynanın işlevini kısaca gözden geçirmek gerek. DSLR makinelerde objektif içinden gelen ışınlar aynadan yansıyarak bakaca yönlendirilir ve bakaçta optik olarak görüntü oluşturulur. Deklanşöre bastığımız anda ayna kalkar ve ayna arkasında konumlandırılmış olan sensör pozlanır.
Ayna olmadan makine üretmenin avantajları nedir ki? Bugüne dek bu sorunun yanıtı, küçük ve hafif makineler, kolay taşınabilirlik ile kullanıcı dostu olma çabası olarak özetlenebilirdi. Objektif ile sensör arasında ayna mekanizması olmadan makine boyutu ve ağırlığı önemli ölçüde azaltılabilmekte. Örneğin NEX serisi Sony’ler değiştirilebilen objektifler kullanan sistem makineleri olmasına rağmen neredeyse cepte taşınabilecek boyuttalar. Ancak Sony’nin dSLT makinelerinde bundan fazlası var. Evet, boyutlar benzeri DSLR’lerden biraz daha küçülüyor, ancak makinede kısmi geçirgen ayna kullanmanın çok daha önemli avantajları öne çıkıyor. Geleneksel DSLR makinelerde aynanın yukarı – aşağı açılıp kapanma hareketi esnasında bakaca görüntü gelmez. Ayna kalkınca, odaklama sistemine görüntü akışı kesildiğinden, fotoğraf çekilene kadar devre dışı kalır. Odaklama da yapılamaz. Oysa kısmi geçirgen teknoloji fotoğrafın pozlanması anında bile odaklama yapmaya devam etme olanağı verir. Bu özellik sayesinde daha yüksek devamlı çekim hızlarına ulaşılır. Aynanın çekim esnasında kalkması özellikle videoda sorun yaratır çünkü video çekerken ayna her zaman kalkık olduğundan, makinenin odaklama sistemi sürekli devre dışı kalır ve sadece algılayıcı üzerinden kontrast bazlı odaklama yapılabilir. Bu odaklama yöntemi yavaş olduğu kadar, gerçek video kameralardaki hassasiyetten daha zayıf bir performans sağlar. Bu nedenle birçok DSLR kullanıcısı video modunda elle odaklama kullanmaktadır. dSLT makinenin aynası ise, odaklama sistemine, gelen ışığın %30′unu göndererek, aynanın algılayıcı önünden kalkmasını gereksiz kılıyor. Çünkü ışık %70 oranında algılayıcıya düşüyor. Odaklama sistemi sürekli devrede olunca, video çekimlerinde algılayıcı yerine gelişmiş 15 noktalı odaklama sistemi kullanılmaya devam ediyor ve bunun sağladığı hassasiyet hem hızlı odaklama getiriyor hem de video kameralardaki yumuşaklıkta odaklama yapılabiliyor.
Sonuç olarak kısmi geçirgen sabit aynalı Sony modelleri teknolojik açıdan gerçek anlamda bir DSLR modeli olmamasına rağmen eşdeğer düzeyde kullanım ve çekim özelliklerini barındırıyor. Sözü edilmeye değer tek farklılık elektronik bakaç ve kısmi geçirgen hareketsiz ayna teknolojisinde yatıyor. Zaten Sony de bu yapısal farklılığı haklı olarak ön plana çıkarmış ve yeni bir tür refleks fotoğraf makinesi olarak dSLT tanımlamasını kullanmış.
Fotoğraf makinelerindeki teknolojik yeniliklerin birbirini izlediği baş döndürücü süreçte ayna mekanizmasında da değişiklikler olması kaçınılmazdı. Bize de bu süreci keyifle izlemek kalıyor.
YORUMLAR
bu konuyla ilgili çok güzel başlık atmışsınız…